Capital Dergisi / Mehmet Öğütçü / Nisan 2019

Güvenin olmadığı yerde ne siyasi ittifaklar, ticari ortaklıklar, ne askeri cepheler ne de kişisel ilişkiler ayakta kalabilir. Ticarette her şey sözleşmeyle, senetle bağlanamaz; karşılıklı güvene dayalı mal alınır, satılır, finansman ayarlanır. Yatırımcılar güvenmedikleri ekonomiye girmekte tereddüt ederler. O ülke yerine daha cazip gördükleri, güvenebilecekleri istikametlere yönelirler.

Askeri cephede yine müttefikiniz verdiği sözleri tutmaz, sizi açığa düşürür, ortak hedeften sapar, sizin arkanızdan hasımlarla görüşürse o ilişki çok geçmeden gümbür gümbür çöker. Kişisel ilişkiler için de güven hava gibi, su gibi “olmazsa olmaz” temel bir gereksinimdir. Eğer bir ilişkide güven kaleleri hasar görmeye başlamışsa o ilişki artık savunmasız demektir. İhanet şüphesini üzerinizden atamazsınız. Canınız yanmasın diye karşı önlemler geliştirmeyi düşünürsünüz, alternatif ilişkilerin tohumlarını atarsınız.

Aslına bakarsanız; hem kurumlar hem de insanlar hep güven arayışı içindedir. Kendini iyi hissedeceği, korkmadan sırtını dayayacağı güven limanları ararlar. İlişkilerde zamanla güven azalır ya da kaybolursa yeniden kazanmak zaman alacaktır.

 GÜVEN EKSİKLİĞİNİN FATURASI

Enerji sektöründe de güven faktörü en az ikmal ve talep güvenliği kadar önemlidir. Sözgelimi;

– Enerji talep öngörüleriniz, ekonomik büyümenin tetikleyeceği tüketim artışı tahminleri gerçekçi değilse, siyasi veya ticari nedenlerle şişirilmişse onlara güvenerek enerji arz yatırımı yapacak olan şirketler zor durumda kalırlar. Bilançoları bozulur, gereksiz borç yükü altına girerler, hesapta olmayan risklerle karşı karşıya kalırlar.

– Nükleere, doğal gaza, yenilenebilire, kömüre teşvikler, sübvansiyonlar sunup ekonomik aktörleri bu alanlara çektikten sonra hükümet politikalarını değiştirirseniz, süreklilik arz eden bir çizgi izlemez, yanlış sinyaller gönderir ve verdiklerinizi geri çekerseniz size güvenip o alanlarda yatırım yapanları zor durumda bırakırsınız.

– Büyük fiziki enerji altyapılarının kurulması ve işletilmesi uzun vadeye yayılan işlerdir. Özellikle sınır ötesi boruhatları, iletişim hatları milyarlarca dolar yatırım gerektiren ve karşılıklı bağımlılık yaratan konulardır. Bu nedenle üretici, transit ve tüketici arasında bugünden yarına değişmeyecek, krizlere dayanıklı çok güçlü bir siyasi, ticari ve jeopolitik güven ilişkisi yaratılması elzemdir.

– Onca emek verip, para ve zaman harcayıp yetiştirdiğiniz yeteneklerin sizinle kalması, stratejik hedeflerinize hizmet etmesi ancak çalışanla işveren arasında sağlam bir güven ilişkisi kurulmasıyla mümkündür.

– Politikalar, kanunlar, yönetmelikler gerekli danışmalar ve titiz çalışmalar neticesinde yapılmaz, sürekli değiştirilirse enerji gibi uzun vadeli perspektif gerektiren bir sektörde ne güven ortamı oluşturulabilir ne de yatırım iklimi.

                                                                                         ***

Ülkemizde enerji sektörüne güven sağlanması, yerel ve uluslararası paydaşlarla güvene dayalı ilişkiler kurulması, piyasalara inanılır mesajlar verilmesi, taahhütlere riayet edilmesinin temini yeni yönetişim sisteminde öncelikle Cumhurbaşkanı’nın sorumluluğundadır. Cumhurbaşkanı’nın tayin ettiği Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, başdanışmanlar, EPDK, NDK, TAEK, TPAO, BOTAŞ, EUAŞ, TEİAS, TEDAŞ, TKİ gibi kurumların lider kadrosu da günbegün entegre enerji yönetiminin önemli oyuncularıdır.

Bunların faaliyetleri ile özel sektörün faaliyetlerinde menfaat çatışmasına meydan verilmemeli, eşit koşullarda rekabet etmeleri sağlanmalıdır ki piyasa oyuncuları arasında güven zedelenmesin, risk faktörü ağırlaşmasın.

Devletin keyfi kararlardan kaçınması, uluslararası iyi uygulamaları benimsemesi, tarifelerin, alım satımların mümkün olduğunca piyasa kurallarına göre gerçekleştirilmesi ve yargı kararlarının geciktirmeden uygulanması da enerji sektöründeki güven ortamını korumak için gerekli. Ayrıca devletin kalite ve emniyet mekanizmasını kurup etkinlikle yönetmesi, enerji ile çevre, vergi, rekabet, tarım, su, teknoloji ve finansman boyutları arasındaki bağların kurulması da güveni destekleyici unsurlar. Tüm bunların yanı sıra stratejik devlet menfaati mülahazasının genel yönlendirmeyle sınırlandırılması önem taşıyor.

Dış politika ve güvenlik stratejisi ile enerji bağlantıları çoğu zaman iç içe geçiyor. Enerji kaynağı ya da transit ülkeleri ile yaşanan jeopolitik sorunlar ister istemez ülkenin başta ikmal güvenliği, sınır aşan fiziki altyapı hatları, tesisleri ve risk profili olmak üzere enerji menfaatlerini de temelden etkiliyor. Rusya, Hazar, İran, Kuzey Irak ve Doğu Akdeniz doğal gaz kaynakları beraberinde siyasi ihtilaflar, münhasır ekonomik bölge tartışması, büyük petrol şirketlerinin siyasi nedenlerle kara listeye alınması gibi güven zedeleyici riskler yaratıyor.

Velhasıl, güven kazanmak onlarca yıl, kaybetmek saniyeler alacağından başka alanlarda olduğu gibi enerjide de her adımı; iç ve dış paydaşlarla işbirliği ve danışma içinde; dikkatle atmak gerekiyor.