patronlardunyasi.com | 20 Temmuz 2016 Çarşamba |
Röportaj: Rahmi Aydemir
Washington’un darbeye ilk saatlerden itibaren tepki göstermeyip başarısız olacağının anlaşıldığı ana kadar beklemesi de dikkatle not edilmeli!
Ülkemizde yaşanan darbe teşebbüsü öncesinde ve sonrasında yaşanılanları, bizi neyin beklediğini Mehmet Öğütçü ile konuştuk…
15 Temmuzda yaşanılanlar ‘80 darbesini yaşayanlar için anlam verilemezdi. Siz o gece gerçek bir darbe girişiminin olduğunu söyleyebilir misiniz? Girişim dahi olsa bu tarz plansız ve cinnet halinin açıklaması ne olabilir? Olayın akşamın geç saatlerinde meydana gelmesinin altında deşifre olduğunu söylemek mümkün mü?
Aradan geçen sürede havalanan tozlar yere çöküyor yavaş yavaş. Geriye doğru bakınca muazzam bir istihbarat zafiyeti yaşandığı ortada. Ne yazık ki, binlerce generalin, askerin müdahil olduğu bir darbe girişimi aylar öncesinden değil de sadece o meşum geceden birkaç saat önce istihbar ediliyorsa, hatta 16:30’da MİT’den haber geldikten sonra bile ciddi bir şey yapılamıyorsa, sabaha kadar yüzlerce insanın hayatına mal olan bir dizi canice eylem yapılabiliyorsa silahlı kuvvetlerimizden, hükümetten kaygı duymak, şikayetçi olmak hakkımız. Bu kurumlara güven ne yazık ki zayıflamıştır. Devletin her yıl milyarlarca dolar bütçe sağlayıp güvenlik ve istihbarat sağlamakla yükümlü kıldığı kurumları etkisiz hale getirilir, liderleri rehin alınırken darbenin önlenmesi sokaktaki insanlara bırakılırsa bu çok rahatsız edici bir görüntüdür. Halkın tankların üzerine çıkması, üstlerine ateş açılmasına rağmen direnmekten vazgeçmemesi, geceleri sokakları korumaya devam etmesi her türlü takdirin üzerindedir ama aynı şeyi devlet kurumları için söylemek zor.
• Sayın Öğütçü, Başbakan yaptığı açıklamada özellikle Yüksek Askeri Şuranın 3 Ağustos 2016 tarihinde yapılacağından bahsetmişti. Ağustos şurasında eleneceklerini bilen rütbelilerin böyle bir girişime soyunması yeterli bir açıklama mıdır? Böyle bir tutum Ahmet Hakan’ın deyimiyle “Bir darbe yapalım, tutarsa ne âlâ, tutmazsa batarız” cinsinden stratejik görevdeki komutanların göze alabileceği bir durum mudur?
Detayları öğrendikçe daha rahat konuşabileceğiz bu darbe girişiminin arka planı konusunda. Biz televizyon ekranları karşısında izledik olup biteni. Sahada can derdini hissederek yaşayanlar eminim daha sağlam değerlendirme yapabilir. Şurası açık ki; bu “dar kadro”nun Askeri Şura’da tasfiye edileceği ve tasfiye öncesinde ellerindeki son kozu kullanmaya kalkışacakları biliniyordu. Bunun yüzde bir ihtimal dahi olsa, TSK liderliği ve hükümet tarafından öngörülememesi, karşı tedbirler alınmaması kabul edilebilir bir şey değil.
Cemaatin neler yaptığını gördük!
Darbecilerin başka ne gibi iç ve dış bağlantıları olduğunu da yakında öğreneceğiz. Gülenci grubun neler yaptığını gördük, Fettullah Gülen’in iadesi isteniyor, bunun için fazla kanıt göstermeye pek ihtiyaç yok; ama cepheyi genişletip içeride ve dışarıda çok daha kapsamlı yapılacağı anlaşılan “cadı avı” için yeterli ve inandırıcı kanıtlar olmadan ulu orta kimseyi suçlamayalım. Kanıt bulunduğu anda da hiç sürüncemede bırakmadan yargılamayı yapıp cezası neyse verilsin hukuk çerçevesinde.
• Peki, darbe ya da bu girişim gerçekleşseydi, ülkeyi ne bekliyordu? Özellikle küçük bir grubun süreçte başarılı olduğunu varsayarsak ordunun diğer mensuplarının da sürece dâhil olabilme ihtimalini düşündünüz mü?
Darbe gerçekleşseydi ülkemiz kan gölüne dönecekti. Ellerindeki listelerden bu berrak şekilde anlaşılıyor. Dünya’dan kopacaktık. Kürt, Alevi bölünmesi hızlanacak, ekonomi tepetaklak gidecek ve uzun yıllara yayılacak istikrarsız bir ortam doğacaktı. Suriye bataklığı ve Kürtler ile ilişkiler içinden çıkılmaz hale gelecekti. Tam bir muz cumhuriyetine dönüşecektik. Gücü yetenler ülke dışına kaçacaktı. Türk mülteciler dünyanın dört bir tarafında ülkelerine geri dönebilecekleri bir ortamın oluşmasını bekleyeceklerdi. Şayet darbe başarılı olsaydı silahlı kuvvetlerin, polis ve istihbaratın geri kalan kısmını da yanlarına çekmek için her çabayı göstereceklerini, kendilerine katılmayanları katledeceklerini ya da etkisiz hale getireceklerini de söyleyebiliriz. Washington’un darbeye ilk saatlerden itibaren tepki göstermeyip başarısız olacağının anlaşıldığı ana kadar beklemesi de dikkatle not edilmeli.
• Sayın Cumhurbaşkanı seçimler kazanmış, partisini uzun yıllar iktidarda tutmuş, partisindeki diğer kurucu güç ortaklarını tasfiye etmiş ve hanesine şimdi bir de ‘askeri darbe bastırmış lider’ olarak yazmayı başardı. Sayın Cumhurbaşkanının siyasi kariyerinin en güçlü noktasına çıktığını düşünüyor musunuz?
Bazen en güçlü olduğunuz zaman en zayıf olduğunuz zaman da olabilir. Arada çok ince bir çizgi var. Sayın Cumhurbaşkanı, bu darbe girişiminde 15 dakikalık bir ön hamle ile hayatı tehlikeyi de atlatmış, daha güçlü olarak konumunu pekiştirmiştir. Ailesi de aynı risk altındaydı. Önünde şimdi iki seçenek var:
(i) Tüm ülkenin cumhurbaşkanı olarak bu tür krizlere karşı daha dayanıklı bir demokrasi, devlet örgütlenmesi, uzlaşı kültürü inşası için çalışmak ya da (ii) karizmasının güçlenmesini ve güvenlik boşluğunu fırsat bilip icracı başkanlık arzusunu süratle gerçekleştirmeye koyulmak, muhalefeti ve medyayı daha da etkisiz kılmak ve dış politikada daha maceracı davranmak. Hepimizin beklentisi, daha doğrusu dileği, Sayın Cumhurbaşkanı ve hükümetin, bu yaşamsal krizden ders alarak, kutuplaşmaya son verecek şekilde birinci seçeneği benimsemesi ve ülkemizi süratle düzlüğe çıkartmada elbirliğiyle herkesi toparlamasıdır. En azından Başbakan Yıldırım bu seçeneği takip edeceğinin güçlü işaretlerini veriyor.
• Son olarak ne söylemek istersiniz? Bundan sonraki süreçte ülkeyi ne bekliyor?
Çok zor bir dönem bekliyor bizi.
1. Tehlike hala geçmedi. Hükümet ve Genelkurmay kontrolü tamamen ele geçirdik diyor ama yine de gece “demokrasi nöbeti”ne insanları çağırmaya devam ediyorlar. Birçok belirsizlik var. Ulusal travma öyle geçecek gibi değil.
2. Evet, bu canice eylemlerin sorumluları yargılansın, en ağır şekilde cezalandırılsın. On binlerce kamu görevlisinin işten el çektirilmesi, gözaltına alınması, yurtdışı seyahat ve izin yasağı hem yaşın yanında kurunun da yanmasına yol açacak hem de kamu hizmetlerinin ifasında ciddi aksamalar yaratabilecektir. Bu insanların yargılanması daha önceki süreçlerde de gördüğümüz gibi bırakın ayları uzun yıllara yayılabilmektedir. Adaletin etkin ve adil işlemesi çok önemli ki vicdanlar rahat olsun.
3. 540 binlik NATO’nun ikinci büyük silahlı kuvvetlerinde böylesi bir darbenin olması, dar kadronun dışında kalanların darbe girişimi önlemek yerine bunu polise ve sokaktaki insana bırakması anlaşılır gibi değil. Askeriyemiz, istihbaratımız ve siyasi liderliğimiz ağır bir darbe yemiştir bu zafiyetten dolayı.
4. AB’ye giriş koşullarından birisi olduğu için kaldırılan ölüm cezasının geri getirilmesi çağrısı, öyle görünüyor ki, “halkın sesine kulak veriyoruz” gerekçesiyle hükümet tarafından da destekleniyor. Sokaklarda insanların dövülmesi, linç girişimleri devlet nezdinde ölüm cezasına gidiş ile taçlandırılırsa, özellikle de adalete güvenin en düşük noktada olduğu bir dönemde, ciddi sıkıntı yaratabilir. Ölüm cezasının ihyası aceleye getirilmemelidir. AB öyle istiyor diye değil bizler, devletin yüksek aklı öyle düşündüğü için, bu çağrıyı en azından şimdilik rafa kaldıralım.
Dört dörtlük hukuki ve kanıtlarla desteklenmiş bir iade dosyasını kimse görmezlikten gelemez. Hele bu kanlı darbe girişiminden sonra…
5. Dış ilişkilerde Rusya, İsrail ve muhtemelen Mısır ile atılan, atılacak adımlar ile yeniden kalibrasyona gitme umudu doğmuş iken ve içeride ciddi sıkıntılar yaşamaya devam edeceğimiz görülürken dış dünya ile sertleşmeye girmekten kaçınalım, yeni cepheler açmayalım. Varsa dış destek elbette kanıtları ile diplomasi çerçevesinde sonuna kadar gidelim. “Fettullah Gülen’i iade etmezse düşman sayarız”, “AB ne derse desin biz bildiğimizi okuruz” demek kolay şayet bu açıklamaların içini doldurabiliyorsak ve fos çıkarsa sonuçlarına da katlanmaya hazırsak! Gülen için bugüne kadar doğru dürüst bir iade talep dosyası hazırlanıp gönderilmemiş Washington’a; şimdi yarım gün içinde dört klasör dosya iletildiğini söylüyor Adalet Bakanı. Dört dörtlük hukuki ve kanıtlarla desteklenmiş bir iade dosyasını kimse görmezlikten gelemez. Hele bu kanlı darbe girişiminden sonra…
6. Ekonomide etkisi hemen görülmese de orta ve uzun vadede istikrar, güvenlik ve hukuk devleti ortamı yaratılmazsa çok olumsuz gelişmeler beklenebilir. Nitekim, yatırım derecesinden çıkartılması, kredi notunun düşürülmesi yakın ihtimal dahilinde. Yatırımlar azalacak, kredi maliyetleri yükselecek, zaten çökme noktasındaki turizm daha da gerileyecek. Aman dikkat! Ekonomiyi yüzer halde tutamazsak diğer alanlarda ne yapsak boş.
7. Devlet ile din ilişkilerini birbirinden ayırmak on yıllarımızı aldı. Dini sloganlarla, parti-din bağlantısını öne çıkartarak sokaklara dökülen kitleler, darbenin önlenmesinde cansiperane bir rol üstlendiler, demokrasi bayramının önünü açtılar ama sokaklarda bundan sonra güvenlik ve düzen konusunda ciddi kaygılar da yarattılar. Cami ile devlet, partiler arasında bu kadar yakın ve doğrudan ilişki kurulması kaçınılması gereken bir durumdur.
Hükümet, devletin kurumları ve muhalefeti dışlamadan tek yumruk olmayı sağlayacak bir üslup ve yaklaşım kullanmaya devam etmelidir.
8. İçinde bulunduğumuz ve de önümüzdeki dönemde karşı karşıya olacağımız güvenlik, ekonomi, adalet bunalımlarını en etkin şekilde yönetmek muazzam bir beceri gerektirmektedir. On binlerce kamu yöneticisinin görevden alındığı, güvenin dip yaptığı bir dönemde bu karmaşık ve tehlikeli durum nasıl yönetilecektir? Allah hepimizin yardımcısı olsun. Hükümet, devletin kurumları ve muhalefeti dışlamadan tek yumruk olmayı sağlayacak bir üslup ve yaklaşım kullanmaya devam etmelidir. AKP’nin tek başına altından kalkamayacağı kadar ağır bir yük var ortada. Bu dönemde herkese ihtiyaç var. Fazla gürültü ve korku yaratmadan, yeni dış cepheler ve düşmanlıklar ihdas etmeden sağduyu ve akıl ile bu zorlu dönemin üstesinden gelmeliyiz. Hep birlikte.
İlgili Link: patronlardunyasi.com