OPEC’in bu nedenle üretimi kısmak yerine pazar payını korumayı seçtiğini belirten Öğütçü, yıl sonuna kadar 60-70 doların görülebileceğini belirtti.
Röportaj: Perihan ÇAKIROĞLU
Enerji, hem dünya hem Türkiye ekonomisinin baş gündem maddelerinden birisi. Üretici ile tüketici konumundaki ülkeler arasında süregelen pazarlıklar ve tartışmalar da hiç bitmiyor. Enerjinin her dalı, yatırım ve jeopolitik etkileriyle her gün hayatın bir parçası oluyor. Bu haftaki söyleşi konuğumuz olan Mehmet Öğütçü ile A’dan Z’ye enerjiyi konuştuk. Uluslararası enerji platformlarında önemli bir isim olan Öğütçü, gerek analizleriyle gerek Türkiye ile ilgili konulardaki değerlendirmeleriyle bizlere ışık tuttu.
HAYATI A’DAN Z’YE ENERJİ
Halen merkezi Londra’daki enerji ve doğal kaynaklar üzerine stratejik yatırım hizmetleri sağlayan Global Resources Partnership Grubu Başkanı olan Öğütçü, aynı zamanda Brüksel’deki hükümetlerarası enerji teşkilatı Energy Charter’ın Ortadoğu ve Asya bölgelerinden sorumlu “Özel Elçisi”Ayrıca The Bosphorus Energy Club’in de kurucu başkanı. Öğütçü, aynı zamanda Harvard, London School of Economics, Dundee Üniversitesi ve Pekin Üniversitesi’nde enerji jeopolitiği, rekabet gücü ve kalkınma için yatırım dersleri veriyor.
TAŞLAR YERİNDEN OYNADI
Mehmet Bey, şu sıralar dünya petrol piyasasında neler oluyor? Fiyatlar uzun süre düştü, şimdi de çıkışta…
Biliyorsunuz, enerji yaşamımızın atardamarı; onsuz çarklar dönmüyor. Enerjinin ‘yumuşak karın’ olduğu ülkelerin ekonomi, dış politika, güvenlik ve yatırım kararları birbirinden bağımsız alınamıyor. Bakın, dünya enerji piyasasında daha önce “görülmedik” ölçüde taşlar yerinden oynadı; oyun, oyuncular ve oyunun kuralları değişti.
ABD, BİR NUMARA OLDU
Bu çalkantılar, en çok hangi devletlere yarıyor?
Öğütçü, enerjiye geçmeden önce İş Bankası Müfettiş Yardımcısı olarak çalıştı, Turgut Özal’ın danışmanı oldu, Ankara, Pekin, Brüksel ve Paris’te “kariyer diplomat” olarak görevler de üstlendi.
ABD, Rusya ile Suudi Arabistan’ı doğalgaz ve petrolde tahttan indirdi. Enerji bağımsızlığına yaklaşıyor. Talep ve arz haritaları yeniden çiziliyor. Petrol fiyatlarındaki aşırı düşüşün aslında Rusya’nın ve İran’ın burnunu sürtmek, Kuzey Amerika’daki kaya gazı ve kaya petrolünü ekonomik olmaktan çıkararak rekabet avantajı kazanmak ve benzeri nedenlere dayandığını ileri sürenler az değil. Belki bir ölçüde bunların da rolü vardır; ama asıl sebep dünya petrol arzında yaşanan patlama. Bir yandan yeni üretim bölgeleri devreye girerken Çin, Hindistan dahil büyük tüketici ülkelerde de talebin azalması, hatta tahribatı, ile karşı karşıyayız.
YATIRIMDA SIKINTI OLUR
Sizce petrol fiyatları düşer mi, çıkar mı?
Piyasadan hatırı sayılır miktarda petrol çekilmezse (ki bu konuda gözler S. Arabistan üzerine kilitli) görünür gelecekte, geçen yaz aylarında gördüğümüz varil başına 100 dolar üzerini bir daha yakalamak çok zor. Daha devreye girmemiş muazzam petrol kaynakları var. OPEC ülkelerinin üretimi kısmaktansa pazar payını muhafaza etmeyi seçtiklerini görüyoruz.
Ayrıca fiyatlar yatırımcıların rahat hissedecekleri seviyede (70-90 dolar) seyretmezse geleceğe dönük arz yatırımları da ciddi kesintiye uğrar. Fiyatlar tekrar kuzey istikametinde oynamaya başladı. Benim tahminim bu yıl sonuna kadar 60-70 dolar civarına erişebilir.
TÜRKİYE, BÖLGENİN VE BATI’NIN ‘PROBLEMLİ ÇOCUĞU’NA DÖNÜŞTÜ
Enerjiden başka konulara geçersek Türkiye sizce nereye koşuyor?
Genel seçimler, Türk siyasi tarihinde en önemli dönüm noktalarından birisi olma potansiyelini taşıyor. 7 Haziran’a kilitlendi tüm takvimler, beyinler, kararlar, senaryolar.
Seçimlerden sonra Anayasa’yı değiştirmeyi başarabilecek miyiz?
Bu sorunun cevabı gibi seçim sonrasında neler olacağını kestirmek kolay değil. Mesela, AKP içinde yeni kuşak liderlik mümkün mü, Kürtler siyasi eşiğin altında kalırsa ne olur, muhalefet bu defa inandırıcı bir ekip ve program sunabilecek mi, kırılgan ekonomi yeni bir darboğaza girer mi, dış politikada “değerli yalnızlık” nasıl aşılır, “Cemaat ile savaş” kabak tadı verdi mi yoksa aynı tempoda devam edecek mi, 2 milyonu aşkın Suriyeli mültecinin akıbeti ne olacak ve benzeri onlarca soru kafaları meşgul ediyor.
MODEL ÜLKE GÖSTERİLİYORDU
Türkiye, geçmişte daha mı iyiydi?
Geçmişte zayıf koalisyon hükümetleri döneminde gerçekten çok zaman ve enerjikaybettik. Ciddi projeler başlatılamadı. 2011’e kadar yurtdışından bakıldığında sürekli büyüme kaydeden, içeride reform sürecini başarıyla yürüten, iş yapılabilecek bir liderlik kadrosuna sahip, Arap dünyasında model ülke gösterilen bir Türkiye vardı.
Son dört yılda süreç tersine döndü. Şimdi de sarkacın öbür ucuna doğru salınıyoruz. Bölgenin ve Batı’nın “problemli çocuğu”na dönüştü Türkiye. Ne ülke içinde kavga edilmeyen bir kesim kaldı, ne komşularımızla ne de Batı ile. Her cephede, çoğu zaman boşuna, savaşıyoruz. Ve kazanç hanemizde fazla siyasi, ekonomik ve askeri yarar da görünmüyor.
TÜRK AKIMI İÇİN ACELE EDİLMELİ
Rusya ile Türkiye ikinci ‘Mavi Akım’ı, yani Türk Akımı projesi gerçekten hayata geçirilebilir mi?
Rusya’nın Ukrayna yüzünden AB ve ABD ile sertleşen ilişkileri nedeniyle, o ülkeyle ittifak görüntüsünden kaçınılması lazım. Bizim acelemiz yok.
İNDİRİM ALINMALI
Özellikle fiyat konusunda hatırı sayılır bir indirim elde edilmeden harekete geçilmesi doğru olmaz. Ayrıca, ilave 50 milyar metreküplük Rus gazının halen yapımı sürmekte olan Güney Gaz Koridoru’nu olumsuz etkilemesi ihtimal dışı değildir.
25 MİLYAR DOLARLIK ENERJİ FONU KURULMALI
Enerjide yatırımlara ayıracak yeterince para var mı?
10 yıl içinde 120 milyar dolarlık yeni yatırım yapılması gerekiyor. Bu husustaki açığı kapatmak ve uluslararası piyasalardan elverişli sermaye çekebilmek için başlangıçta 5 milyar, zamanla başarısını gösterdikçe 25 milyar dolara doğru çıkabilecek “Türkiye Enerji Fonu” oluşturulmasını öneriyoruz.
Fonun belirli aşamalara ayrılmasının yanı sıra, sıfırdan başlanan ve sürmekte olan projeler için “yenilenebilir enerji”, “enerji tasarrufu”, “petrol ve doğalgaz”, “enerji teknolojisi geliştirme” ve benzeri farklı fonlar oluşturulması da düşünülebilir.
KRİZDEN FIRSAT ÇIKARMALIYIZ
Petrol fiyatının düşmesiyle Türkiye’de cari açık da düşüyor. Ama bir yandan da Rusya’nın Ukrayna krizi ve ABD ile AB tarafından uygulanan yaptırımlar ihracatımızın azalmasına yol açıyor. Acaba, Türkiye bu durumda ne yapmalı?
Petrol fiyatlarının çok oynak olması Türkiye gibi ülkeler için iyi değil. Zira hem hesapları altüst ediyor hem ekonomik istikrarı. Ayrıca, ihracat piyasaları da
olumsuz etkileniyorlar. Nitekim, Türkiye’de fiyat politikasını büyük ölçüde ağır vergiler belirliyor; bir de süratli iniş çıkışları hemen aynı ölçüde yansıtmayarak tüketici davranışı kontrol edilebiliyor. Buna karşın kriz dönemi aynı zamanda fırsatları da içinde barındırıyor.
Stoklarımızı İEA’nın öngördüğü 90 günün üzerine çıkartmak, bugünkü fiyatlardan geleceğe dönük iskontolu alımlar yapmak, değer düşen uluslararası petrol şirketlerini, varlıklarını satın almak suretiyle fiyatların yükseleceği döneme hazırlanmak mümkün.