capital1Capital Dergisi | Temmuz 2016 Sayısı | Enerjik Bakış Köşesi |

Mehmet Öğütçü | 

Dünyamız dönüşüyor, birçok ülkenin, kişinin, kuruluşun, şirketin avucunun içindeki güç kayıyor, değişmekte olan dengeleri, yeni gereksinimleri, ince hesapları gözönüne alan bir “Büyük Oyun” ve oyun içinde yeni oyunlar kurgulanıyor.

Bizleri köklü şekilde dönüştürecek, sınırları bu defa etnik, dini yoğunlaşmaları, şu ve enerji kaynaklarını, güzergahlarını da hesaba katacak şekilde yeniden çizme, etki sahaları yaratma yönündeki çabalar hız kazanıyor. Yakında sahneye konulduklarında sonuçları en azından önümüzdeki çeyrek yüzyılı, dünyamızdaki, bölgemizdeki konumumuzu, ülkemizin iç dinamiklerini derinden etkileyecek. İktidarlar, coğrafyalar, sınırlar, dengeler, ekonomik menfaat dengeleri değişime uğrayabilir bu süreç sonunda.

Umuttan, heyecandan çok kaygı ve korku yaratıyor bu oyun.

***

Henüz kurgudan icra aşamasına geçilemediğini, ciddi stratejik denge boşlukları olduğunu aşağıdaki gelişmeler bizlere gösteriyor:

• ABD’nin Kasım seçimlerinin de etkisiyle giderek içe dönmesi, dış politikasını ve ekonomik menfaatlerini gelecek öngörülerinin tam da merkezine oturttuğu Asya-Pasifik bölgesine yönlendirmesi, enerjide kısmi bağımsızlık kazanarak uluslararası angajmanlarında elini rahatlatması;

• Başta Irak, Suriye olmak üzere Ortadoğu haritasının yeniden – hem de Sykes-Picot anlaşmasının yüzüncü yıl dönümünde – çizilmesi çabalarının canlanması, İran’ın yeniden uluslararası camiaya döndürülmesi, Kürtlerin “özerk bölgeler” üzerinden nihai bağımsızlık emellerinin tahriki, Körfez’de İran ile Suudi Arabistan arasındaki mezhep ve enerji rekabetinin kızışması;

• Avrupa Birliği’nin rekabet gücünün aşınması, nüfusunun yaşlanması, ırkçılık akımlarının yükselmesi, federal Avrupa hayalinin ciddi darbeler yemesi, Rusya’ya enerji bağımlılığını azaltması, komşu bölgeler ile “kazan-kazan” sağlam menfaat bağları kurmada yetersiz kalması;

• Doğu Akdeniz’in Leviathan, Tamar, Afrodit ve Zohr gaz keşifleri temelinde yeniden tanzimi, petrol ve emtia fiyatlarındaki çöküş, büyük uluslararası enerji şirketlerinin güçten düşmesi;

• Rusya’nın eski Sovyetler Birliği’ni kısmen Avrasya’da ihya etme, Ortadoğu ve Doğu Asya’da da küresel güç olarak hareket etme girişimleri, Hazar, Karadeniz ve Güney Kafkasya’daki emelleri, Kremlin’deki neredeyse tamamı eski KGB ekibi olan satranç oyuncularının Çeçenistan ve Gürcistan’dan sonra Doğu Ukrayna, Kırım ve Suriye’de ortaya koydukları güç gösterisi, Batı’nın ciddi anlamda cezalandırıcı bir hamleye gidememesi, Orta Asya, Baltık cumhuriyetleri, Güney Kafkasya, Karadeniz ve Güneydoğu Avrupa’yı da tehdit etmesi;

• “Orta Krallık” olarak da bilinen Çin’in Deng Xiaoping’den bugünkü Cumhurbaşkanı Xi Jinping’e evrilmesi, Pekin’in – “yeni normal” diye tanımladığı yüzde 7 büyüme hızına rağmen – ekonomik süpergüç konumuna yükselmesi, askeri, finansal ve teknolojik kaslarını çalıştırmaya başlaması, dünyanın en büyük pazarlarına, hammadde ve enerji kaynaklarına uzanan yüz milyarlarca dolarlık “Tek Kuşak, Tek Yol” girişimini devreye sokması;

• Japonya ve ASEAN ülkelerinin Güney Çin Denizi ve Doğu Asya’da Çin ile egemenlik ihtilafları ile boğuşması, Hindistan’ın güç toplaması;

• Demografik oynamalar, kentleşmenin hız kazanması, orta sınıfın yükselmesi nedeniyle güç kaymasının hızlanması, özellikle de BRİCS ülkelerinin küresel sistemin yönetişimini güçleri ile orantılı sorgulaması, enerji, gıda, şu arz haritasının ciddi şekilde değişmesi, yeni teknolojilerin, finans kaynaklarının sahaya sürülmesi, küresel ısınmanın yavaşlatılması çabaları;

• Enerji ile güvenlik, dış politika, ticaret, yatırım, çevre, vergi, yönetişim bağlantısının entegre bir bakış açısını zorlaması, arz-talep haritasının değişmesi, kaya gazi, LNG, yenilenebilir enerji, akıllı iletişim hatları, nükleer, teknolojik inovasyon geleneksel yakıtların üstünlüğünü aşındırması, jeopolitiğini değiştirmesi, oyuncular ve oyun kuralları ile birlikte daha öncekilerden farklı büyük bir oyun kurulması.

***

Sanmayın ki, güçlü ülkelerin liderleri, yani Barack Obama, Xi Jinping, Vladimir Putin, Angela Merkel, Shınzō Abe, Narendra Modi, Fortune 500 şirketinin başkanlarını, silah tüccarları, Opus Dei ve Yahudi liderlerini de yanlarına alıp, ‘yahu arkadaşlar, nasıl bir yeni oyun kursak da küresel hakimiyetimiz daim olsun’ diyorlar.

Oyun’un arkasında yeni menfaatler, denklemler, tutkular, iktidar hırsları, kazançlar var.
Nazik diplomatik beyanlarının arkasında genellikle çok daha çarpıcı, ama çoğu zaman gün ışığı görmeyecek derin hesaplar vardır. Bazen abartırız bunları bazen de olduğundan daha önemsiz görürüz.

Kendi hatalarımızı, yetersizliklerimiz örtmek için çoğu zaman “karanlık dış güçler”i suçlar, komplo oyun teorileri ile oturup kalkarız, bizim güçlenmemizi nasıl engellediklerini ballandıra ballandıra anlatmaya bayılırız. “Üst akıl”a olmadık güçler yükleyip, adeta güçsüzlüğümüzü davul zurnayla ilan ediyoruz.

Oysa gerçekte ya uluslararası oyun deneyimimiz yetersiz olduğundan elimizi abartıp poker masasında pisti oynuyoruzdur, ya ayağımızı yorganımıza göre uzatmayı beceremeyen, gücümüzün ötesinde, realist olmayan bir oyun kurmaya çalışıyoruzdur, ya da başkalarının oyununun içine bilerek ya da bilmeyerek figüran rollerde dahil edilmişizdir.

“Yeni Oyun”da enerji en önemli güç kaynaklarından birisi. Sistemin atardamarı.

O nedenledir ki, hem bu yeni kurgulanmakta olan yeni oyunu çok iyi anlamamız, hem de ideolojik saplantılardan uzak, gücümüz, kaynaklarımız ve stratejik önceliklerimiz ile uyum içinde kendimize rol biçmemiz şart.
Yoksa, özellikle ülke içinde zaafiyetlerin arttığı, arttırıldığı bir dönemde başkaları bizi yine “taşeron”luğa mahkum edebilir.