roportaj_ogutcu_kasim2016

Kontrol Dünyası | Kasım – Aralık 2016 

Mehmet Öğütçü ile yapılan röportaj…

“HEM ÜLKE İÇİNDE HEM IRAK, SURİYE, DOĞU AKDENİZ HEM GÜNEY KAFKASYA VE KARADENİZ EKSENİNDE BÖLGEMİZDE YAŞANAN “SICAK” GELİŞMELER 10 YIL SONRA BERRAKLIK KAZANACAK UZUN SOLUKLU YENİ OYUNUN HABERCİSİ OLARAK GÖRÜLEBİLİR.


Bugüne kadar Turgut Özal’ın danışmanlığı, diplomatik konular, önemli firmalanın yönetim kurulu üyeliği gibi birçok alanda yer aldığınızı görüyoruz. Bize başarı hikâyenizden bahsedebilir misiniz?

İnsan hayatında neyin başarı, neyin başarısızlık olduğu hemen ölçülemiyor. Aslında; mutlu, sağlıklı, onurlu, müreffeh ve dostlarla çevrili bir yaşama kavuşup kavuşmadığınız sorularak ilerleyen yıllarda bir nebze ölçmek mümkün başarıyı. Profesyonel yaşamda başarılı olup, aile hayatında fecaat performans gösteren, özel ve mesleki yaşam dengesini kurmayı başaramayan, görüntüde çok “başarılı” gösterebilirim size.

Şayet öyle nitelendirilecekse, benim “başarı hikayem” de pek farklı değil. Mesleki olarak “parlak” sayılabilecek bir çizgim var. Bugün hem Türkiye’de hem de uluslararası arenada; enerji, yatırım ve jeopolitika konularının önde gelen otorilerinden birisi olarak kabul ediliyorum. Halen, merkezi Londra’daki dünya çapında doğal kaynak ve enerji varlıklarına yatırım yapmakta olan Global Resources Partnership’in Başkanıyım. Aynı zamanda bölgemizin “Enerji Davosu”na dönüşme yolundaki The Bosphorus Energy Club’un da kurucu başkanıyım. Genel Energy PLC, Saudi Crown Holding ve Şişecam Group şirketlerinin bağımsız yönetim kurulu üyesi görevlerini de yürütüyorum.
Turgut Özal’ın en genç danışmanı idim 1980’lerin başında… NATO, İş Bankası, Başbakanlık Basın-Yayın Genel Müdürlüğü ve Maliye Bakanlığı’nda değişik görevler üstlendim. 1994’e kadar Hariciye’de kariyer diplomat olarak Ankara, Pekin, Brüksel ve Paris’te güvenlik, ekonomik ve enerji diplomasisi üzerine çalıştım. Daha sonra, altı yıl boyunca merkezi Paris’teki International Energy Agency’de AsyaPasifik ve Latin Amerika baş yöneticiliğini üstlendim.

2000’den başlayarak, “Zenginler Kulübü” olarak da bilinen Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)’nin Uluslararası Yatırım Küresel Forumu’nu kurdum ve başkanlığı görevini yürüttüm. Eylül 2005’te Londra’da, dünyanın en büyük çokuluslu enerji şirketlerinden birisinin üst düzey yönetimine sıçradım. Bu şirketin, hükümetler ile ilişkiler ve dış işleri bölümünün başındaydım. İleri teknoloji şirketi Invensys PLC’nin uluslararası danışma kurulu başkanlığını da yürüttüm. Yaşar Holding’in bağımsız yönetim kurulu üyeliğini de yaptım.
Eğitim bakımından da şanslı sayılırım. Mülkiye’yi bitirdikten sonra London School of Economics (LSE)’den Uluslararası Ekonomi Masterı yaptım. Doktora çalışmasına ODTÜ’de başladım. Central Office of Information’da Halkla İlişkiler eğitim programına katıldım. Daha sonra Bruges’daki College d’Europe’da Jean Monnet Fellow’u olarak Avrupa Yönetimi Master derecesini aldım.
Enerji jeopolitiği, Çin’in yükselişi, gelecek senaryoları, rekabet gücü ve kalkınma İçin yatırım konularında Batı Üniversiteleri’nde misafir hocalık yapıyorum zaman zaman. Capital, Hürriyet Daily News, Euractive, Moscow Times, NTV ve Bloomberg’de düzenli yazıyor, konuşuyorum. İngilizce, Fransızca ve konuşma düzeyinde Çince biliyorum.

Üç ülkede birden aynı zamanda yaşıyorum. Türkiye’de Çeşme ve İstanbul/Büyükada, Fransa’da Honfluer ve İngiltere’de Londra. Sanırım ruhuma işlemiş göçmenlik, yerimde duramıyorum. Bu durum aileme de yansımış; oğlum Can ve nişanlısı Alev Brüksel’de, kızım Melis de Paris’te çalışıyor, yaşıyor.

Peki enerji dünyasındaki yolculuğunuz nasıl evrildi?

50 yaşıma girdiğimde, kızım Melis ile kız arkadaşım Vanessa’nın hazırladığı akşamki “yarım yüzyıllık doğum günü” partisinden önce, öğlen çok sevdiğim Kings Road üzerindeki Blue Bird restoranında kendime torpil yaptım. Tek başıma yemek yerken derin bir düşünceye daldım. Masadaki peçetenin arkasına bundan sonra hayatımı nasıl tanzim etmek, yaşamak istediğim hususunda aklıma gelenleri karaladım.

Önemli bir karar aldım. Bundan böyle kendi işimde, keyif aldığım görevlerde, zamanımı istediğim gibi yöneterek çalışacaktım… Ve hiç beklemeden hemen uygulamaya koydum bu kararı. Niyetimi güvendiğim iş çevrelerine duyurmaya başladım.

Nitekim çok geçmeden ilk teklif geldi. Londra ve New York borsalarına kayıflı yüksek teknoloji şirketi Invensys’in Danışma Kurulu Başkanı olarak ilk işimi aldım. Ayda 4 günümü onlara tahsis edecektim. Çin’in Hainan eyaletindeki dört nükleer santralin emniyet ve otomasyon ihalesini kazanmasına katkı sağladım. Tony Blair’in danışmanlık firması olan Blair Associates’in önüne geçip Cidde Mekke hızlı tren, Kazakistan’ın Kashagan sahasından çıkacak petrol taşıyacak, boru hattı gibi başka ihaleleri de kazandırmayı başardık.

Mehmet Emin Karamehmet ile Mehmet Sepil’in kurduğu, sonradan Nat Rotschild, Tony Hayward ve Julian Metherell’in sahip olduğu Vallares ile birleşen Irak Kürdistanı’nın en büyük petrol üreticisi Genel Energy’ye bağımsız yönetim kurulu üyesi olarak katıldım. Hala hem şirkette hem Irak Kürdistanı’nda tarihi bir döneme tanıklık ediyorum.

13 ülkede 44 tesiste üretim yapıp, ürettiklerini de 150 ülkeye satan, en küresel şirketlerimizin başında gelen Şişecam Grubu’na da bağımsız yönetim kurulu üyesi olarak katıldım. Mayıs 2016’ta da Saudi Crown Holding’e… Afrika’dan Çin’e Kafkaslara uzanan coğrafyada mütevazı ölçülerde enerji yatırımı yapan, büyük oyunculara stratejik konularda danışmanlık sağlayan Global Resources Partnership ile Bosphorus Energy Club benim için enerjide tırnaklarımla kazıyarak yarattığım birikimlerin zirvesini oluşturuyor. Enerji, benim için artık bir iş değil. Yakınlarıma sorarsanız kişiliğimin, hayatımın vazgeçilmez parçası.

Eylül sonlarında gerçekleştirilen Bosphorus Energy Club basın toplantısında, gençlerin ve kadınların sektörün daha fazla içerisinde olmaları gerektiği ile ilgili onları teşvik eden bir projeden bahsetmiştiniz. Gençlerin sizler gibi başarılı olabilmeleri ve kendilerini daha fazla geliştirmeleri için onlara ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Hep söyleriz; gençler geleceğimizin teminatıdır, onlara şimdiden yatırım yapmalı, insan sermayemizi zenginleştirmeliyiz diye. Ama gerçekte bu sözler buzun üzerine yazılıyor, eriyip gidiyor.

Ülkemizdeki mevcut ortam en büyük üstünlüklerimizden birisi olarak sunulan genç nüfusa ne yazık ki gelecek için istikamet duygusu, umut ve güven vermiyor. Çoğu genç düş kırıklığı içinde. Gelecek korkusu gençlerimizde herkeste olduğundan daha fazla. Kaygı düzeyi arttıkça da hata yapma olasılığı yükseliyor. Hata yapmaktan ölesiye korkan gençlik kimi zaman hareketsiz kalarak kendini olası olumsuzluklardan korumaya çalışıyor. Bugün yaşadığımız hareketsizlik ve duyarsızlığın temelinde belki de bu var. Aslında hepsi bir atılım, çıkış kapısı, fırsat penceresi, yol gösterici arıyor. Ellerine bir manivela verilse dünyayı yerinden oynatacaklar.

Tüm gençleri homojen bir kitle olarak görmek de doğru değil. Eğitim, aile, çevre koşullarına göre biçimlenen değişik gençlik kategorileri var. Ne yazık ki, son yıllarda ilk fırsatta kapağı yurtdışına atmayı çözüm görmeye başlayanlar yükselişte. Bir de eğitimsiz gençlik var ki (herhalde çoğunluğu onlar oluşturuyor) sayıları sürekli artan ve işsizliğe en fazla maruz bu kesim, toplum için bir “varlık” değil ülkenin geleceği üzerindeki “saatli bomba” olabilir.

Bu gençlerimiz gününü gün eden “televole” gençliğinden ve iyi eğitim alıp yurtdışına kaçma çabasında olanlardan çok farklı. Eşit fırsat verilmemesinden, sorunlarına yeterince ilgi gösterilmemesinden, sahiplenilmemekten dolayı sistemden soğuyarak, aşırı akımlara ve şiddete kolayca kanalize edilebilirler.

Ülkemizde iç dinamiklerin sağlam temelleri olduğunu hepimiz görüyor, biliyoruz. Son yıllarda belli alanlarda yakaladığımız rüzgârlar zaman zaman umut verebiliyor. Mevcut dinamizmi, sinerjiyi devletin nasıl emdiğini görmek, kabına sığmayan toplumsal ve ekonomik güçleri salıvermek, onların kendi mecralarında akmalarına izin vermek umutlarımızı daha da arttıracaktır. Tek başına dinamizm yetmiyor. Onun belli bir hedef doğrultusunda yönlendirilmesi, işlenmesi gerekiyor.

54 yaşında bir “genç” olarak, bugünün ve 2023’ün gençlerine mesaj vermek hem kolay hem de zor bir görev…

Kolay çünkü zamanında bizler de hemen hemen benzeri sorunlarla boğuştuk, aynı yollardan geçtik… İçimizdeki coşkuyu, enerjiyi, düşünceleri doğru mecralara akıtıp akıtamayacağımız, fırsat trenini yakalayıp, başarı istasyonuna doğru yönlendirip yönlendiremeyeceğimiz korkusunu, belirsizliğini yaşadık.

Zor çünkü dünya, Türkiye, teknoloji, siyaset, ekonomik düzen, değerler sistemi köklü dönüşümler geçirdi… Kuşaklar arası farklılık (her ne kadar inkara kalkışsak da) giderek derinleşiyor. Bizim tuzumuz kururken, gençlik değişimi içinden yaşıyor. Hem bu süreci biçimlendiriyor, hem de sonuçlarından en fazla etkileneceklerin başında. Geleceğe dönük vizyon geliştirme ülküsüne samimiyetle inanan, bu yönde çaba gösteren birisi olarak karınca kararınca deneyim ve birikimlerim ışığında önemli gördüğüm, hayatım boyunca bizzat uygulamaya, çocuklarıma, dostlarıma aşılamaya çalıştığım aşağıdaki 15 altın öğüdü gençlerimizle paylaşmayı bir borç addediyorum: 1. Kim olduğunuzu tanıyın. Öğreniminiz, aileniz, çevreniz, deneyimleriniz, tutkularınız, sevdikleriniz, dış dünya ile etkileşiminiz… Tüm bu unsurları kafanızda tartıp kağıt üzerine kim olduğunuzun gerçekçi bir envanterini çıkartın. Sakın kendinizi aldatmaya çalışmayın. Bu hesabı zaten kendiniz için çıkartıyorsunuz. Güçlü ve eksik yönleriniz çıplak şekilde ortaya dökülsün. Güvendiğiniz bir dostunuzla envanter değiş-tokuşu yapıp dışarıdan da öyle görünüp görünmediğinizi sınayın karşılıklı olarak.

2.Hayal edin, rüyalar kurun… Önümüzdeki 1, 5, 10, 20 yılda nerede olmak, neler yapmak istediklerinizi kurgulayın kafanızda. Mütevazı davranmayın, hedef büyültün. En iyi üniversiteler, en iddialı bilimsel disiplinler, dünya seyahat planları, okul sonrası nerelerde çalışmak, ne kadar kazanmak, hangi kentlerde yaşamak istediğiniz, yatırımlarınız, hatta müstakbel eşiniz, çocuklarınız, yoğunlaşacağınız spor, sanat faaliyeti… Sınır yok… Bunları da bir kâğıda sıralayın ki uçup gitmesin hayaller, izi kalsın.

3.Şimdi bunları zaman ve öncelik sırasına göre yeniden düzenleyin. Hangileri menzilinizde görünüyorsa onların üzerine odaklanın. Küçük, kontrolü sizin elinizde ve başarılması kolay olanla işe başlayın. Adım adım ilerlemek, sonuç aldığınızı görmek özgüveninizi arttıracaktır. Haftada birkaç gece uyumadan önce neler yaptığınızın hesabını çıkarıverin kafanızda. Neler yapabilecek olup da yapamadığınızı, izleyen hafta neler yapacağınızı… Beyniniz bir süre sonra otomatik olarak kendini bu rutine programlayacaktır.

4. İnsan, sosyal bir varlıktır. Tek başına olan insan, kim ne derse desin mutsuz ve sağlıksız olur. Her kesimden, yaştan, meslekten, cinsiyetten dostlar edinmeye, dostluklarınızı pekiştirmeye çalışın. Beslemediğiniz dostluğun yaşaması mümkün değildir. Mutlaka biri çıkar, karşılık beklemeden yapın bunu. Çinlilerin en önemli varlık olarak gördükleri “guanxi” yi, yani şebekeyi, hem geniş tutun hem de canlı kalması için zamanınızla, sevginizle ve ilginizle yatırım yapın. Emin olun ki, yaşamınızın ileriki aşamalarında size mutluluk, başarı ve yeni imkânlar olarak geriye dönecektir.

5. Anne babanız her türlü fedakârlığa katlanıp iyi bir eğitim almanız için çırpınıyorlar. Artık hayat boyu eğitim sizin sorumluluğunuzda. İpleri elinize alın, varınızı yoğunuzu daha iyi eğitim almaya harcayın. Çok okuyun, çok tartışın, en iyi okulları hedefleyin. Gidemiyorsanız onların müfredatını, kitaplarını ele geçirin. Danışmaktan çekinmeyin, sorun mutlaka size yol gösterecek farklı bir bakış açısı sunacak deneyimli birileri ile karşılaşacaksınız. Size okulda, ailede verilenle sakin yetinmeyin. Daha fazlasını isteyin ve elde edin. Bunu siz yapmazsanız kimse altın tepsi içinde önünüze sunmayacak. 6. Öncelikle anadilinizi iyi öğrenin. Anadilini kavrayamamış birinin yabancı dil öğrenmesi mümkün değil. Olan yabancı dilinizi daha da geliştirin, bir tane daha ekleyin öğreneceğiniz diller arasına. Şayet dil bilmiyorsanız başta gelen önceliğiniz İngilizce öğrenmek olmalı. Dil kursları, yabancı dilde dergi, TV, müzik, radyo elinize ne geçerse… İngilizce’nin yanı sıra bizler için geleceğin dilleri; Çince, Rusça, Arapça ve İspanyolca. Elinizin altında internet var, nasıl yapacaksanız yapın ama yabancı birkaç dili en iyi şekilde öğrenmeye kilitleyin kendinizi… Günümüz dünyasında ve gelecekte yabancı dilin yanı sıra farklı kültürlerden ve dillerden insanlarla ekip içinde çalışabilme, sezgi / öngörü becerileri, farklı kültürleri yönetebilme özelliğiniz de ayırt edici olacak. 7. Tarihi ve coğrafyayı iyi öğrenin. Bugünkü ve gelecekteki dünyayı anlayabilmek, karşılaştığımız risk ve fırsatların arka planını kavrayabilmek, akılcı stratejiler geliştirebilmek için hem kendimizin hem de ilişkilerimizdeki öncelikli ülkelerin coğrafya ve tarihine iyi vakıf olmak gerekiyor. Böylece, olayları size doğru gelen tek pencereden görmek yerine kendinizi başkalarının yerine koyan daha geniş perspektifler geliştirebileceksiniz. Bu konulara hâkimiyetiniz kişisel, sosyal ve iş ilişkilerinize de olumlu yansıyacaktır.

8. Kendi kimliğini kaybetmeden küresel bir insan olmayı hedefleyin. Hem kendi ülkenizde hem de sınırların ötesinde “mobilite” yeteneğinizi geliştirin. Özellikle genç yaşta elinize geçen her fırsatı seyahat ederek değerlendirin. Her şeyden önce yaşadığınız kenti, daha sonra ülkenizi iyi tanımakla başlayın. Aksi takdirde, başka kentlerin ruhunu anlamanız da o kadar güçleşecektir. Baba parasıyla keyif seyahati değil sadece kastettiğim; çalışarak, sıkıntı çekerek, risk alarak seyahat… Ufkunuzu genişletecek, sizi kendi ayaklarınız üzerinde durmaya sevk edecek, yeni insanlarla tanıştıracak, düşünce kalıplarınızı kıracak öğretici seyahatler… İlerideki mesleki yaşamınızda böylesi “seyyar” olmanın büyük avantajlarını göreceksiniz. İşe alınmada, ayırt edici bir özellik olarak kredi hanenize yazılacak.

9. Sağlığınız, en değerli servetinizdir. Gençken farkında olmadığınız için hoyratça kullanma eğilimi yüksek, ama ne kadar erken uyanırsanız, beden ve ruh sağlığınızı zinde tutarsanız ileride o kadar rahat edersiniz. Sağlık için spor ve beslenmeyi ibadet ölçüsünde benimseyin. Ruhunuzu taze ve neşeli tutmanın yollarını arayın, özellikle de insanlarla sosyal etkileşimleri yoğunlaştırarak, dostlukları pekiştirerek…

10. Kişisel ve çevre temizliğine önem verin. Bugün ve gelecekte, aynen geçmişte olduğu gibi, bıraktığınız ilk izlenim kritik önemde. “Temiz insan” olmak, kişisel ve çevre temizliğine, korunmasına önem vermenin yanı sıra ilişkilerde de “temiz” olmayı gerektirir. Her ne olursa olsun dürüstlükten ve omurgayı dik tutmaktan taviz vermeyin. Hem kendinize saygının devamı hem de çevrenizde kalıcı güven yaratmanız için bu şart. Dostlarınıza sadık olun. Kısa dönemde kaybediyor gözükseniz de inanın çok geçmeden kazanmaya başladığınızı göreceksiniz.

11. İş piyasalar; gelecekte ön plana çıkacak uzay, nano teknoloji, mikrobiyoloji ve benzeri alanlardaki yetkinliklere göre biçimlenecek. Onun için, gerek gelecekte iş hayatına yeni başlayacak gerekse mevcut işlerinde yükselişlerini sürdürmek isteyen gençler bilgi teknolojilerini, yükselen sektörleri yakın takibe alın. Şebekelere üye olun. Kendinizi güncel tütün. İdealinizde yarattığınız işi kısa süre içinde bulamayabilirsiniz. Merdivenleri tırmanmadan üst katlara asansörle çıkmak mümkün ama uzun süre orada kalamayabilirsiniz. Okul tatillerinde, yazın ücreti iyi olmasa da mutlaka çalışacak (tercihen sevdiğiniz) bir iş bulun. Staj yapın. Her çalışma size ileride büyük avantaj kazandıracaktır. Olgunlaştığınızı, piştiğinizi hissedeceksiniz.

12. Mutlaka öğrenim ve iş hayatınız dışında uğraşlar, hobiler geliştirin. İyi okullara, işlere alınmada sıra dışı yaptıklarınız artı puan olarak karnenize yazılıyor. Topluluk karşısında konuşma yeteneğinizi geliştirmek için tüm fırsatları değerlendirin. Diğer konusuna hâkim insanların arasında öne çıkmak istiyorsanız, yaşadığınız dünyaya kayıtsız kalmayacak duyarlılığınızı geliştirin. Fark yaratın. Özel tutkularınızla insanları ve iş konunuzu etkileyebilirsiniz. İster paraşütle atlamayı, ister derin denizlerde dalmayı, ister balık tutmayı, ister şiir yazmayı, ister 1930’lu yılların pullarını biriktirmeyi, ister Tayland yemekleri yapmayı deneyin. Varsa paranızı bu tür meşgalelere, seyahatlere harcayın. İyi ve temiz giyinin ama marka peşinde koşup harçlığınızı, ailenizin kazancını heba etmeyin.

13. “Uzmanlık” sihirli sözcük. Eskiden her işten bir şeyler anlamak önemliydi. Belki bugün de çok yanlı olmak, değişik hobilere sahip olmak cazip kılabilir insanı. Ama asıl saygıyı uyandıran, önünüzü açan bir iki konuda uzman olmak, hatta mümkünse çok iyi olmak. Dolayısıyla çok fazla disiplinde ortalama biri olmaktansa bir iki disiplinde “usta” olmayı seçin. Uluslararası geçerliği, saygınlığı olan, sevdiğiniz işi yapın. Çok para kazanacağınız değil, çok tatmin olacağınız işi seçin. Zaten sevdiğiniz işi iyi yapıyorsanız, bir gün (en azından o işin piyasasında) iyi para kazanmanız da kaçınılmaz.
14. “Tekkeyi bekleyen çorbayı içer”… Sebat edin. Kendinize güvenin. Arka arkaya bir kaç şirkete transfer olarak her seferinde biraz daha fazla maaş kazanmayı amaçlamayın. Bir kariyer planlaması olmadan küçük ödüller karşılığı transferlere soyunursanız, her ödülün bir bedeli de olacağını unutmayın. Bu demek değildir ki, her şeyi göze alarak içinde bulunduğunuz duruma tutunun… Maceracı olmayın ama hedeflerken tutuculuk da yapmayın… Sebat etmek ile kabuğundan çıkamamak aynı şeyler değil. Bu ikisi arasında dengeyi kurmada anahtar, gelecek planlamasın da. Geleceğinizi planlarken bir hamleden fazlasını hesap etmeli, bütün değişkenleri değerlendirmelisiniz.

15. Kendinize güvenin. Dünyayı, ülkenizi, yakın çevrenizi olumlu yönde değiştirmeye kendinizden başlayın. Konuşmayın, şikâyet etmeyin, hemen harekete geçin. Gelecek sizin elinizde ve bugün başlıyor.

Öğütleriniz için çok teşekkür ederiz. Hobileriniz olsun demişken, yoğun çalışma temposundan fırsat bulduğunuzda neler yapıyorsunuz? Hobileriniz nelerdir?

Geçenlerde bir yerde okudum, şöyle diyordu yazar: “Vaktim yok diye şikâyet etmeyin, sadece önceliklerinizin sırasını değiştirin”. Çok doğru. Bazen ben de bu koşturmaca içinde yakınıyorum keşke daha fazla vakit olsa da; aileme, hobilerime, dostlarıma şimdi olduğundan daha fazla vakit ayırabilsem diye. Şimdi anlıyorum ki çok yapmak istediğiniz şeyler için diğer faaliyetlerinizden, çalışmalarınızdan fedakârlık edeceksiniz. En büyük hobim; seyahat etmek ve yeni yerler keşfetmek, eskiden gördüklerimi başka bir gözle incelemek. Bu yüzden nerelere gittin diye sormak yerine hangi ülkeleri görmedin onu söyle daha kolay diyorlar. Ayrıca, amatör fotoğrafçı olduğumu iddia ediyorum. Yağlıboya resim, iç dekorasyon tutkularım da gelişti son yıllarda. Sinemayı çok seviyorum ama gidemiyorum. Uçaklarda seyrettiğim kadarıyla yetiniyorum. Büyük eksiklik biliyorum ama müziğe yeterince eğilemiyorum, dinleyemiyorum.

Geçtiğimiz haftalarda, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in de katılımıyla İstanbul’da gerçekleşen WEC 2016 (23. Dünya Enerji Kongresi) hakkında ne düşünüyorsunuz? Böyle önemli bir kongrenin ülkemizde gerçekleşmesi ve ülke liderlerinin katılması Türkiye’ye ne gibi yararlar sağladı?

Ülkemizde uluslararası toplantılar iyi hazırlanır, mesajları doğru geliştirilir ve azami yarar sağlayacağımız şekilde düzenlenirse, hem küresel sistemin radarında net görülürüz hem de kendi stratejik menfaatlerimizin savunulmasında araç olarak kullanırız. Sanırım bu tür toplantıların lojistiği, pırıltısı ve medya görüntüsü bakımından çok iyi bir konumdayız ancak içerik ve gelen uluslararası şahsiyetlerle etkileşim anlamında aynı başarıyı gösterdiğimizi söyleyemeyeceğim.

WEC 2016 ile de, başarılı düzenlenmesi için büyük çaba sarf edenleri takdir etmekle birlikte, hedeflere ulaşma bakımından yine önemli bir fırsatın kaçırıldığını düşünüyorum. Bir hafta gündemimize girip çıkan faaliyetler bunlar daha ziyade. Ama Putin, Aliyev ve Venezuela Cumhurbaşkanı’nın katılması, birçok büyük enerji şirketinin liderinin de hazır bulunması önemli idi.