capital_eylul2016Capital Dergisi | Eylül 2016 Sayısı |Enerjik Bakış Köşesi |

Mehmet Öğütçü | 

Darbe girişimi sonrasındaki dönemde Batı’nın dayanışma ve empati eksikliği nedeniyle duyduğumuz yalnızlık çemberini kırmak için Ankara bir dizi yeni stratejik adımlar atıyor. Çaresizlik, aciliyet, yeterince danışmama ve dengesiz “al gülüm-ver gülüm” hesapları ağır sonuçlar yaratabilir enerji dünyamızda.

Özellikle de Ağustos ayı içinde Rusya ve İran ile yakınlaşma çerçevesinde atılan adımlarda enerjinin “havuç” olarak kullanıldığını gördük. Ankara’dan “enerjik” tavizler bekleniyor.
İsrail ile henüz TBMM’den geçmiş olan ilişkilerin normalleşmesi sürecinde de enerji özel bir konuma yerleştirildi.

***

Görünen o ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rus lideri Putin arasındaki son görüşmede Moskova, ilişkilerin “aşamalı” olarak iyileşeceğine vurgu yaparken ve doğalgaz fiyatı indiriminde bağlayıcı taahhüte girmeden “Türk Akımı” ve 20 milyar dolarlık Akkuyu nükleer santral projesinde istediklerini elde etmiş görünüyor. Suriye konusunda da öyle.
Tahran da, hem doğalgazda kaybettiği arbitrasyon tazminatını düşürme hem de ilave gaz satma konularında (Ankara’nın daha önceki katı pozisyonunu yumuşatarak) anlaşmış gibi.
Rusya, tabiî ki enerji işbirliğinde ülkemizin “süpergüç” ortağı. 9 Ağustos’ta Putin ile Erdoğan’ın Saint Petersburg’daki görüşmesinde Suriye, enerji projeleri, bölgenin gelecekteki görünümü, NATO ve ikili ekonomik/siyasi ilişkiler bakımından kritik kararlar alındı.
Özellikle Moskova cenahından bazı sembolik mesajlar da verildi. Erdoğan, Konstantin Sarayı’ndaki Yunan Odası’nda kabul edildi. Putin, bir zamanlar ağır ifadelerle suçladığı konuğunu Saray’ın kapısında da en azından odanın girişinde karşılamak yerine bulunduğu yerden kımıldamadı, onun koltuğuna kadar gelmesini bekledi.

***

“Türk Akımı”nın birinci ayağı, Ukrayna ve Balkanlar üzerinden ülkemize gelen 14 milyar metreküp kapasiteli Batı Hattı’nı ikame edeceği için pek sorun olmayacak. Asıl sorun, Avrupa’ya yeniden ihracı söz konusu olan ikinci ayakta. Hem AB’nin “Üçüncü Enerji Paketi” yaklaşımı, hem Ukrayna’nın 2019’dan itibaren devredışı bırakılıp bırakılmayacağı, hem de Kuzey Akım 2 projesinin geleceği belirleyici olacak bu hattın gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinde.
Avrupa pazarına çıkamayıp ikinci hattın Türk iç  piyasasını hedeflemesi ihtimali bizim için çok ağır sonuçlar doğuracaktır. Hükümetin böyle bir seçeneğe geçit vermeyeceğine inanıyorum.
İlave gaz akımı, Rusya’ya bağımlılık derecemizi (halihazırda yüzde 55 civarında) AB’nin Moskova’ya bağımlılık düzeyine (yüzde 30) indirme, Azerbaycan, Kürt, İran, Doğu Akdeniz ve LNG gazi ile çeşitlendirme politikamıza darbe vuracağı kuşku götürmez.

***

Rusya’nın elde ettiği önemli bir diğer taviz, 20 milyar dolarlık Mersin Akkuyu nükleer santralinin inşası sürecinde, Ankara’nın başından itibaren ayak dirediği “stratejik yatırım” statüsüne kavuşması.
Her bir ünitesi 1200 megawat, toplam enerji üretim kapasitesi ise 4800 megawat gücünde olacak santral ile Rus gazının yanısıra nükleer yakıtına ve teknolojisine de bağımlılığın büyümesi söz konusu. Dahası, Akkuyu’nun ömrünün 60 yıl olduğu göz önünde bulundurulursa yaklaşık $ 77 milyar’lık bir taahhüt altına giriyoruz.

***

Bölgede taşlar yerinden oynuyor. Putin ile Erdoğan arasındaki görüşmeden üç gün sonra Ankara’ya gelen İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, “Elektrik, doğalgaz ve enerji konusunda işbirliğine hazırız. Doğalgaz, elektrik alanında yatırım yapılmasına öncelik vereceğiz” müjdesini verirken Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “Daha fazla doğalgaz almak istiyoruz, fiyatı da konuştuk” diyordu.

Moskova ve Tahran ile Ankara’nın görüşmelerinden önce 13 Nisan 2016’da Ermenistan, Rusya, İran ve Gürcistan enerji bakanları, “Kuzey-Güney Enerji Koridoru” projesinin yol haritasını imzalamak ve takvimi belirlemek için Yerevan’da bir araya geldi.

Ardından, Putin’in Erdoğan ile görüşmesinden bir gün önce de Bakü’de Rusya, İran ve Azerbaycan liderleri Haydar Aliyev KongreMerkezi’nde Kuzey-Güney Enerji Koridoru, Kuzey-Güney demiryolu projeleri konularını ele aldılar. Putin, sözlerine ”bugün ilişkilerimizde yeni bir sayfa açıyoruz ve üçlü formatta işbirliğine start veriyoruz” diye başladı. Aldığımız bazı sinyallere göre, belki de Karabağ sorunu çözüme kavuşturulacak Rusya’nın öncülüğünde.
Tüm güvenlik risklerine rağmen Irak’ın Kürt bölgesinde petrol üretimi ve Ceyhan üzerinden dünya pazarlarına ihracatı devam ediyor. Türk-Suriye sınırında ABD desteğinde Kürtlere Doğu Akdeniz’e açılacak bir koridor yaratılması çabaları sıcak çatışmaların genişlemesi ihtimalini artırıyor.

***

Tüm bunlar olup biterken Avrupa Birliği, Brexit gerçekleşirse, hem ekonomik bakımdan en güçlü ikinci ekonomiyi hem de enerji ve iklim güvenliğinde kilit bir ülkeyi kaybedecek. Doğalgazda Ukrayna’nın devre dışı bırakılması, Rusya ile Almanya arasında Baltık Denizi altından Kuzey Akım 2 hattının inşası, ABD’den gelen kaya gazı ithalatı, nükleerin geleceği, yenilenebilir için yüzde 27 hedef belirlenmesi, boru hatları yerine daha fazla akıllı elektrik iletim hatları yapımı, iklim değişikliği hedefleri gibi onlarca konu, Brüksel’i ve AB başkentlerini meşgul etmeye devam ediyor.

***

Türkiye’nin darbe girişimi sonrası dönemde Batı’daki siyasi sıkışıklığı ve tecriti kırmak amacıyla başlattığı yeni yönelim ve adımların uzun vadeli sonuçları olacağını unutmayalım. Mümkün olan en geniş paydaşların ortak aklını ve menfaatlerini yansıtacak şekilde düşünelim bu adımları.
Fazla hesap etmeden, müzakereye girmeden ve “yarar-zarar” dengesi tam oturtulmadan enerjide atılacak yanlış adımların ve siyasi getirisi pek uzun sürmeyecek katılımların ceremesini on yıllar boyunca bizler ve gelecek kuşaklar ödeyebilir.